5.3.11

ilk

Radyo gibi. Şarkılar listesi gibi. Aranıp bulunmuş, karşıma çıkmış, sevilmiş, çok beğenilmiş, ama hemen listeye alınmamış, bilerek cebimde unutulmuş, etrafta dolaştırılmış, sonra hala aynı mı diye çıkarılıp bakılmış şarkılar, yandaki şarkının dediği gibi. Bazen uzun uzun yazabilirim de, bazen de sadece çalıp dinleriz, sizde bizde falan hep yaptığımız gibi. 
Başlıyoruz:

1. (ŞU ARALAR)
Le Partie, COS, Belçika, 1974.
2. (YAKIN ZAMAN)
Harlequin of Love, PAZOP, Belçika, 1972.
3. (YAKIN ZAMAN)
Swaying Fire, PAZOP, Belçika, 1972.
4. (YAKIN ZAMAN)
One First Of April Physical And Mental Short Circuit, BIRTH CONTROL, Almanya, 1976.
5. (YAKIN ZAMAN)
La Cigüena De Zaragoza Cha Cha D'Amour, BIRTH CONTROL, Almanya, 1976.
6. (ÇOOK ESKİ)
Tweeter and the Monkey Man, TRAVELING WILBURYS, ABD, 1988.

COS




Pazop benim için şüphesiz geçen yılın en iyi keşfiydi. Ne yazık ki tek albümlük gruplardan, fakat pek uzun sürmüş o tek albümün çıkabilmesi ve bu da gayet net hissediliyor. Bütün albümde boş iş yok, şarkıların hepsi tek tek çok iyi, olgun, oturmuş. Bir çeşit best of havası var yani. Son derece zengin düzenlemeler ve gayet iyi müzisyenlik. Ama insanı çeken başka bişeyler daha var, nasıl söylemeli, albümün ses dokusuyla ilgili sanki; düzenlemeler çok özenli, pek çok yerinde sanki beş kişiden fazlası için yazılmış bir müzik, ya da en azından daha iddialı bir orkestrasyonu gayet rahat kaldırabilir gibi, ama diğer yandan da beş kişi hep beraber ve tek seferde çalıp kaydedip çıkmış gibi. Yazarken senfonik derinlikte, sunarken rock beşlisi samimiyetinde. Derinlik/samimiyet ikilisi bir ölçeğin iki ucu değil sonuçta, bu albümün bende bıraktığı da bunların dengeli birlikteliğine dair bir tat. Vokalin yırtık hallerinin de etkisi yok değil bunda. Şarkıların tek tek havaları da pek hoş. Harlequin'in oynak bas yürüyüşü, Zappavari kes yapıştır düzenlemesi, Swaying'in tatlı vokal melodisi. Her şarkıda var bir şeyler. Bu arada gitarın yokluğu, ilk açıp okuduğunuzda ilginç bir sonuç beklentisi yaratıyor, ama sonra ilginç olanın bu yokluğu hissetmiyor oluşunuz olduğunu farkediyorsunuz. Burda mesele tabi aslında klavyecinin becerisi. Rhodes, Hammond, Moog (yanlış duymadıysam) bol ve rahat kullanılmış ve bunlar hem ses hem tavır olarak gitara yaklaşabilen enstrümanlar. Dinledikçe gitarsız düzen bir konu olmaktan çıkıyor. 


Birth Control son 2-3 senedir bolca dinlediğim bir grup oldu, ama bu albüm (Backdoor Possibilities) açık ara öne çıktı. Bunlar daha çok Hard Rock tarafta kalan bir grup, iyiler de o işte, ama bu albümle daha bariz prog bi iş yapmak istemişler. Çok da güzel yakıştırmışlar ellerine. Ama gariptir, kendi hayran kitlelerini ikna edememişler, sonrasında devamı gelmemiş burdaki tavrın, önceki tarza dönülmüş. Bu da kendi başarının kurbanı olmak herhalde. Yazık bi şi.


Tweeter lise yıllarından sevilen bir şarkı. Bob Dylan'ı niçin sevdiğimizi hatırlatıyor; bu, nasıl güzel bir hikaye anlatmaktır böyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder