5.3.11

müşfik dev

1. (ESKİ)
Wreck, GENTLE GIANT, İngiltere, 1971.
2. (ESKİ)
Black Cat, GENTLE GIANTİngiltere, 1971.
3. (ESKİ)
Giant, GENTLE GIANTİngiltere, 1970.
4. (ESKİ)
Three Friends, GENTLE GIANTİngiltere, 1972.
5. (ESKİ)
Funny Ways, GENTLE GIANTİngiltere, 1970.
6. (ESKİ)
Aspirations, GENTLE GIANTİngiltere, 1974.
7. (ESKİ)
Think of Me with Kindness, GENTLE GIANTİngiltere, 1972.
8. (Video) 
(ESKİ)
Free Hand, GENTLE GIANT, (1978).




Belki biraz kişisel, ama en bariz şeyi söyleyerek başlamak isterim: Rock müzik tarihinin en güzel, en sempatik albüm kapağı değil midir bu?

Gentle Giant: bana sorarsanız bu müzik yağ gibi akıyor, ama açıp okuduğunuz zaman pek çok yerde Giant'ın progressive rock standartları için bile sofistikasyonu yüksek, deneysel, içine girmesi zor bir isim olduğu yazar. Gereğinden fazla cesaret kırıcı bir genelleme bence; Giant'ın paleti çok geniştir, daha zor, "deneysel" işlerinin yanında, benim buraya koyduklarım gibi, oldukça sıcak şarkıları da boldur. (Hiç sevmem bu "deneysel" lafını, bir şeyin alışılmışın dışında olması onu yapanların bir şeyler "deniyor" olduğu anlamına gelmez, ne yaptıklarını da, ne sonuç alacaklarını da son derece iyi biliyor olabilirler. Deneysel müzik diye bir şey ayrıca var, bu o değil.) Zor gibi görünenler de aslında sadece biraz zaman, biraz özen istiyor. Kaldı ki, "progressive standartı" da bence bu demek. Daha önce de bahsi geçmişti, progressive rock'ın yapmış olduğu bence en önemli şey bu; popüler müziğin kullanılma biçimini değiştirmek. Bir yandan popüler müziği, kişilerin hayatlarını dekore etmek için kullanacakları, tipik duygulanımların öğrenilmiş tonlarına denk gelecek tek renkli arkaplanlar toplamı olmanın ötesinde, üretirken de yüzleşirken de emek harcanacak, refleksle değil özenle ve sorgulayarak haz alınacak bir sanat ürünü olmaya iteklemiş, diğer yandan da bunu çağdaşı avant garde yapıların aksine, yaygın kitle kültürü araçlarını kullanarak ve geniş kabul görmeyi becererek yapmış. Bir kitabı eline alıp okuyan, bir film karşısında iki saat konuşmadan ve kımıldamadan oturan, ama müziği sadece dans etmek, eğlenmek, iyi hissetmek ya da tribe girmek için fonda kullanmış bir kuşağa müzikle de benzer bir kavrayış halinde yüz yüze oturulabileceğini anlatmış. Artık pek popüler olmasa da, hala da anlatıyor, benim için böyle oldu en azından.

Ve Gentle Giant benim için, King Crimson ve Pink Floyd gibi daha bilindiklerle beraber bu tatlı eğitimin en temel isimlerinden oldu. Eğer yanlış bilmiyorsam grupta yer almış müzisyenlerin çoğunluğu formal müzik eğitimi almış insanlar ve multi-enstrümentalistler. Kompozisyonlarına ve bunlara girip çıkan klasik ve folk müzik yapılarına hakimiyetlerinden bu belli zaten. Ama derinliği, zenginliği bir yana, benim Giant müziğinde çok sevdiğim başka bir şey var: kompozisyonlar ne kadar salınsalar ve geniş bir alanda dolansalar da müziğin neredeyse hiç sivri bir köşesi olmuyor. Trevenian'ın Kasabası'nda bir Yunan tavernasındaki insanlar için geçen çok sevdiğim ve hiç unutmadığım bir cümleyi çağrıştırıyor; "düzgün yürüyemeyecek kadar sarhoşlar, denge ve zerafetle dansediyorlar". Müziğin sarhoş bir tarafı olduğundan değil çağrışım, ama sergilediği denge ve zerafet öyle kendiliğinden, doğal bir kontrolle sunuluyor, şimdi tökezleyecek dediğiniz yerlerde öyle yumuşakça dönüveriyor. İsimle yukarıdaki kapağın birlikte verdikleri o 'müşfik dev' imgesine çok iyi oturuyor bence bu. Three Friends mesela. Bu şarkıdaki mesele sarhoşluk da değil, deneysellik de, tam tersine, karmaşık zaman işaretlerine ve rock'dan çok klasik müziğe yakın kompozisyon yapılarına müthiş bir hakimiyet söz konusu, ama işte etkisi bu oluyor: nasıl ayakta durabildiğine şaşırdığınız bir devin denge ve zerafetle dansetmesi gibi. Hem de yumuşacık. 

Bu yuvarlak, yumuşak hissin bir kaynağı da kullanılan ses mühendisliği. Giant'ın ses tonları, ses dokuları (ses rengi mi deniyor aslında tam olarak bilemiyorum, ama bence doku daha iyi, tekstürel bir şey bu; yani "kadife sesli" deriz mesela) her zaman çok özenlidir, bu anlamda kendimce Pink Floyd'un yanına koyarım onları. Bence bu alemdeki en güzel, en doyurucu bas tonuna sahipler, hele Black Cat ve Aspirations gibi şarkılarda, nasıl güzel, rüyamsı, kadifemsi. Vokalistlerinin de mesela aslında öyle çok özellikli bir sesi yok, sadece çok kontrollü ama çok iyi kaydedilmiş, çok yakın bir etkisi var. Canlıyken de gayet nefisler, misal;



Hepsi için aynı şekilde "eski" dedim, ama benim dinleyip sevdiğim ilk Giant şarkısı Wreck olmuştu; diğerlerinden biraz daha eski yani benim için. O "hey heyya hold on" kısımlarını pek bir sevmiştim. 


2 yorum:

  1. harika tanimlamalar. burada asil sen musfik olmussun.

    YanıtlaSil
  2. Bu blogun aldığı ilk yorumdur efenim, pek teşekkür ederiz :)

    YanıtlaSil