18.4.11

ezgi

1. (ŞU ARALAR)
Musen, LOTUS, İsveç, 1974.
2. (ŞU ARALAR)
Chicos Shuffle, LOTUS, İsveç, 1974.
3. (YAKIN ZAMAN)
Time Will Change, MISSING LINK, Almanya, 1972.
4. (YAKIN ZAMAN)
The Rain, EDDIE GALE, ABD, 1968.
5. (ESKİ)
In Memory of Elizabeth Reed, THE ALLMAN BROTHERS BAND, ABD, 1970.
6. (YAKIN ZAMAN)
Loveliness, SOLAR PLEXUS, İsveç, 1972.
7. (ESKİ)
Tranquility, JOHN BERBERIAN, ABD, 1968.

8. (VİDEO)
Sen, ÖNDER FOCAN, Türkiye, 2007.





Bizim şu insanlara güncel anlamları olan isimler verme işine bayılıyorum, pek çok yerde yok bu, dünyada isim olarak kullanılan çoğu kelimenin tek (güncel) anlamı daha önce başka insanlara da isim olmuş olması. Bizdeki gibi olunca da hayatlarımızdaki insanlarla isimlerinin karşıladıkları kavramlar birbirlerine göz kırpar olmaya başlıyorlar. İki Ezgi var benim hayatımda, birisi sevdiceğimin, diğeri çok yakın dostumun kız kardeşi. Böyle olunca Ezgi isminin bende, sadece yakınlık üzerinden değil, gündelik olarak da çok gerçek bir geçerliliği olan "canımın içi tatlı küçük kız kardeşim" şeklinde bir çınlaması var. Bu çınlama da ister istemez kavram olan ezgiye de yansıyor. E zaten, ezginin müzik içinde canımızın içine en yakın olma gibi bi durumu yok mu, dinleyip durduğumuz, sevdiğimiz şarkıların en çok, ya da en kolay, yanımızda taşıdığımız bileşeni değil mi ezgi. Yakışıyor yani, sevecen bir şey bu ezgi. 

Çoğu zaman bir şarkıda akor progresyonu ve bunun sunumu üzerine kafa yorulduğunu hissediyorsunuz, ezgi de onun içinden ona uygun bir şey olarak uydurulmuş oluyor; başka bir milyon farklı ezgi de oraya uyabilir yani. Ama bazı ezgiler, tek bir notası değişse dağılıp gidecek gibi oluyor, her şeyden çok, her şeyden önce varmış gibi, daha şarkı çalınmaya, hatta yazılmaya oturulmadan önce, müzisyenin kafasında tammış gibi. Müzisyenin tüm çabasının onu oradan çıkarıp hakkınca ortaya koymak olduğunu hissediyorsunuz. Böylesi, akorları da, tüm altyapıyı da, takip edecek soloları da peşinden sürüklüyor oluyor. Ben böyle çalan insanları çok seviyorum; gitarı (ya da enstrümanı) "konuşturmak" bununla ilgili bence (yoksa cambazlıkla değil). Lotus'dan mesela, böyle bir tat aldım: gitar şakıyor tatlı tatlı, birisi gitar çalıyormuş gibi değil de, gitar şarkı söylüyormuş gibi. 

Diğerleri de ezgileriyle dikkatimi çekmiş şarkılar. Çok basit ezgilerle çok güçlü etkiler. The Rain'de yabancılaştırılarak perçinlenmiş bir tat var, Allman Bro.'nunki çok "serin", Loveliness çok da sevimli değil, daha ağdalı, ısrarlı bir ağırlığı var. John Berberian ilginç bir isim, grup Amerika'da yaşayan bazı Ermeni müzisyenlerinmiş, isim de takma bir isim gibi duruyor zaten (grubun tam adı "John Berberian and the Rock East Ensemble"). Şarkı pek tatlı ve bu melodi meselesinde doğunun nasıl bambaşka bir gücü olduğunu hatırlatıyor. 

Ve konu ezginin doğu-batı hallerine gelince de, Önder Focan'ın Swing A La Turc'u, elbette. Televizyonda Focan'ın Şenol Filiz için buralardaki en sevdiği şarkı yazarlarından olduğunu söylediğini duymuştum, sonra albümü dinleyince (bir kez daha) çok takdir ettim Focan'ı, Filiz'in ezgilerinin hakkını nasıl samimiyetle verdiğini dinleyip. 



1.4.11

en

1. (ÇOOK ESKİ)
Help on the Way, GRATEFUL DEAD, ABD, 1975.
2. (ÇOOK ESKİ)
Pictures of a City, KING CRIMSON, İngiltere, 1970.
3. (ESKİ)
Meeting of the Spirits, MAHAVISHNU ORCHESTRA, ABD, 1971.
4. (ÇOOK ESKİ)
Indiscipline, KING CRIMSON, İngiltere, 1981.
5. (ESKİ)
Zomby Woof, FRANK ZAPPA, ABD, 1973.





Bu sefer hiç laf salatası olmadan sadece muhteşem şarkıların olduğu bir liste koymak istedim. Hepsi benim için uzun uzun yıllanmış, tüm zamanların en iyileri listesinde tepelerde yer alan ve devasa gruplardan gelen şarkılar. Crimso, Zappa ve Dead; benim üç başucu ismimdir, bu da böyle bilinsin isterim.